CHP Genel Başkanı Özgür Özel: 'Tayyip bey ortada yok, AK Partililer ortada yok'
Yoksulluğu bitiremeyenin, işsizliği engellemeyenin, doları düşüremeyenin, fiyatları indiremeyenin gideceği yer seçim sandığıdır. Kaçamazsınız, geçim yoksa seçim var” ifadesini kullandı. Tüm sorunlara karşı çarenin CHP’de olduğunu söyleyen Özel, “Bu emekli maaşından da sizi kurtaracak olan, bu asgari ücretten de sizi kurtaracak olan, bu yokluktan, bu yoksulluktan sizi kurtaracak olan Cumhuriyet Halk Partisi’dir. Yapılacak ilk seçimlerin iktidar partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi geliyor, Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun” dedi.
“Bu yoksulluktan sizi kurtaracak olan, Cumhuriyet Halk Partisi’dir”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Balıkesir’in Susurluk ilçesini ziyaret etti. Susurluk Belediyesindeki temaslarının ardından kendisini karşılayan çok sayıda vatandaşa hitap eden Özel, “Haftanın ilk günü, ilk mesai saatinde açılışı Susurluk ile yapalım dedik. Bir belediye ziyaretini mitinge çeviren sizlere teşekkür ediyorum. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz. Susurluk, benim hayatımda da çok önemli izleri olan bir yerdir. 45 yıl önce bir trafik kazasında, yakınlarımız olduğunu bilmeden saatlerce bekleyip, Manisa’ya döndüğümüzde garajda bütün ailenin bizi beklediğini görmüştük. İkisi ikiz, babamın üç amca kızını buradaki bir kazada kaybetmiştik. Gerisin geriye buraya koşmuştuk. İlk Susurluk’ta o gün çok acı bir anıyla tanışmıştık. Ama eşim Bursalıdır, belki Susurluk’ta şimdiye kadar 500 kere mola vermişimdir. Susurluk’ta örgütümüz, milletvekili olduğum günden beri beni her zaman davet ederler, çağırırlar. Diri bir örgütümüz var. Partisini, ülkesini seven çalışkan bir örgütümüz var” dedi. Özel, şöyle devam etti:
“Örgütümüzün inancı tam”
“2009 yılında belediye bizim tarafımızdan kazanılmıştı. Ardından belediyeyi iki dönemdir kazanamıyorduk. Bir dönem biz kazandırdık ama sonra maalesef umduğumuz gibi gitmedi işler, ilişkiler. Örgüt ant içti Susurluk’u alacağız diye. Balıkesir’de tüm ilçeler değerli ama Susurluk’taki bu inanca, haklı talebe uzun süredir gönül vermiştim. Seçim sırasında Balıkesir’de bize karşı aslında çoktan borçlu olup, bu borcunu ödeyeceğini söyleyenler bize karşı çok sert tutum takındılar. Çözelim dedik, dinlemediler. Her seferinde şart olarak Susurluk’u istediler. Dedik ki Susurluk’ta adayımız belli. Niyetimiz belli. Örgütümüzün inancı tam. Susurluk her türlü pazarlığın dışındadır dedik. İyi ki de öyledir demişiz. Ben bütün süreçte, örgütümüzden, il yönetimimizden, ilçe yönetimimizden çok memnunum gayretleri için. İlçe Başkanımız Sema Hanımın şahsında, bütün Susurluk örgütümüzü yürekten tebrik ediyorum. Erdem Köybaşı’nın şahsında da tüm Balıkesir il örgütümüzü büyük şehirden en küçük ilçeye kadar başardıkları, Balıkesir’in yüzde 95’inde partimizi iktidar yaptıkları için bir kez daha kendilerini kutluyorum.”
“Şeker fabrikalarını yok olmaya sürüklüyorlar”
“Hiç şüphe yok CHP son seçimlerde nüfusun yüzde 65’ini, ekonominin yüzde 80’inin kazanırken, en büyük başarılardan bir tanesini Ege’deki dokuz ilin dokuzunu da sekiz il var, dokuzuncusu Balıkesir’dir. Üç ilçesi Ege Bölgesine dahildir. Dokuzda dokuz yaparak en büyük başarıyı elde ettik. Bu başarı, CHP’yi iktidara taşıyacak başarıdır. Belediye başkanımız geldiği görev itibariyle, Susurluk’ta şeker fabrikasında yaptığı görevden, Susurluk 38 bin nüfusu, tostu, ayranıyla, şeker fabrikasıyla Türkiye’nin bir marka ilçesiydi. Başkanın şeker fabrikasına emekleri çok. Geçmişte şeker fabrikası, şeker pancarını alan, şeker üreten ve ülkeye değer katan bir ilçeyken burası, maalesef şu an şeker fabrikası kendi kaderine terk edildi. 2002 öncesi şeker pancarı taban fiyatı piyasayı düzenliyordu. Fabrikanın şeker alımını garanti ediyordu. Burada en kaliteli şeker, en uygun fiyatla üretiliyor, Türkiye ekonomisine katkı sağlıyordu. Müthiş bir istihdam yaratıyordu. Bu iktidar, şeker fabrikalarının kar edenlerini birilerine peşkeş çekip, kendi beceriksizlikleri yüzünden kar edemez halde olanları da hedefe koyup, adeta yok olmaya sürüklüyor. Bu kadar stratejik önemdeki bir fabrikayı bugün bir haftalık şeker pancarı stoku ile tutanların, verimsiz kılanların, karsız gösterenlerin, iflasa ve kapanmaya sürükleyenlerin inşallah iki yakası bir daha bir araya gelmeyecek.”
“CHP, medeniyet demektir”
“Hakan Yıldırım Semizel, geçmişteki tecrübesiyle bugün belediyede bir görev yapıyor. Tabi şeker fabrikasına onun gücü yetmez. Ona inşallah yapılacak ilk seçimlerden sonra bizim gücümüz yetecek. İktidar olacağız. Şeker fabrikalarını yine milletin yapacağız. Hakan Başkanı, adaylığı süresinde takip ettim. Önemli sözler verdi. Takip ediyorum, verdiği sözleri tutuyor. O gün demişti ki benim emekli maaşım var. Bu bana yeter. Belediye başkanı olduğumda bunu Susurluk’taki üniversite öğrencilerinin bursu olarak vereceğim. Takip ettim. Yerine getirmiş. Kendisini sizin şahsınızda tebrik ediyorum. Sabahları okul bahçelerinde poğaça, ayran dağıtırken, tost dağıtırken fotoğraflarını gördüm. Yukarıda da söyledim, çok hoşuma gitti. O gülen küçücük çocukların suratları, kendisini tebrik ediyorum. Her yağmurda Susurluk’u sel alıyordu, bunun sorumlusu elbette BASKİ ve Susurluk Belediyesi’nin uyum içinde çalışmamasıydı. Şimdi drenaj çalışmalarının yapıldığı bilgisini aldım. Sabah Ahmet Akın bilgi verdi. Dedi ki Susurluk’un su basma sorununu tarihe gömeceğiz dedi. Kendisini de başkanımızı da tebrik ediyorum. Yollar yenileniyor. Bunun artarak devam etmesi lazım. Ara sokak bırakmadan, köy bırakmadan, kırsal mahalle bırakmadan her yerin en iyi kaliteli asfalt olması için arkadaşlar çalışacaklar. Yol demek, medeniyet demektir. CHP, medeniyet demektir. Susurluk hak ettiği medeni seviyeye en yakında ulaşacak. Biz CHP’li belediyelerde işimiz yapıyoruz. İşimizi iyi mi yapıyoruz, kötü mü yapıyoruz? Anketlere bakıyoruz. İlk altı ayda 412 belediyeden seçildiğinden geride olan 12 tane yok. 400’ün üzerinde belediye son derece iyi gidiyor. Benim gördüğüm rakamlar öyle gösteriyor ama bir de Susurluk’a soralım. Oy verdiniz, seçtiniz. Başkandan bu ilk altı ayda memnun musunuz? Bu bize, bu bana yeter ama başkana yetmez. Daha çok çalışacak. Arı gibi çalışacak. İki kişiden birinin oyunu almıştı. Şimdi kendisinin hedefi gelecek seçimlerde dört kişiden üçünün oyunu istiyorum.”
“Karalama kampanyası yürüttüler”
“Tabi CHP’li belediye başkanları işini ve görevini yapıyor ama bu millet bir tek belediye başkanlarına vazife vermedi. 2024’te bize vazife verdi. Ama 2023’te Sayın Erdoğan’a, Recep Tayyip Erdoğan’a vazife verdi. O geldiğinde sorunları bildiğini, çözeceğini söyledi. Tabi temiz, dürüst bir kampanya yürütmek yerine, bir karalama kampanyası yürüttüler. Hakaretler, iftiralarla maalesef bir grup seçmenin kafasını karıştırmak için çok gayret saf ettiler. İnsanlara şöyle dediler. Açsın, yoksulsun, işsizsin. Güvencesizsin. Ama tehlike büyük. Oyu bize vermelisin. Yoksa bayrağı indirecekler, ezanı dindirecekler. Yoksa vatanı böldürecekler. Millet bütün zorluklarına rağmen, kimi de bunlara kanarak son bir kez oy verdi. Şimdi iki şey görülüyor. Ezanı dindirecekler diyorlardı, CHP’li belediyeler köyde eksik olan camiyi yapıyor. Kiminin açılışına gidiyorum. Kiminin temel atılışına gidiyorum. Milletvekillerimiz, müezzinlerin, imamların promosyon haklarını vermediler. Ben uğraşıyordum, şimdi milletvekillerimiz uğraşıyor. Diyanet İşleri Başkanlığından yöneticiler gelip dosya veriyorlar. Derdimizi siz söyleyince sesimiz duyuluyor diyorlar. Şu mübarek caminin müezzininin, bu caminin imamının hakkını savunmak da CHP’nin boynunun borcudur. Çünkü bu parti, 100 yıl önce diyorlar ya ezanı susturacaklar. Be hey kendini bilmezler: Ezanı susturmuştu Yunanlılar. Susturmuştu, Fransızlar, İtalyanlar, işgal kuvvetleri. Bu partiyi kuranlar, bu ezanı tekrar okuttular. Vatanı böldürecek diyorlar, hepimizin dedeleri kol kola, koyun koyuna yatıyor Conkbayırı’nda, koyun koyuna yatıyor İnönü, Sakarya’da. Koyun koyuna yatıyorlar her tarafta. Burası Kuva-yi Milliye’nin kenti. İlk kurşunu atan da son kurşunu atan da Balıkesir’den söylüyorum ki CHP varken, kimse bu vatanı bölemez.”
“En güzel ittifak, Türkiye ittifakı”
“Maalesef, üç oy uğruna, beş oy uğruna olmadık işler yapıldı. Yapılmaya devam ediyor. Şimdi bedeli ödenmeye başlandı. Efendim, onunla ittifak, bununla ittifak. En güzel ittifak bizim ittifak. Milletle yaptığımız ittifak. Türkiye ittifakı. Ay yıldızlı, al bayraktan renklerini alan Türkiye ittifakı. Ama bir tarafta Cumhur İttifakı var. Cumhur İttifakının bileşenlerinden bir tanesi de Hüda - Par. Kim Hüda - Par? Hüda - Par, efendim kadınların sokak hayvanları gibi sahipsiz bırakmayıp, birine sahiplendirelim diyen Hüda - Par. Kadının seçme ve seçilme hakkına karşı çıkan Hüda - Par. Domuz bağcıları avukat tutup, savunan ve sonra partisine kaydeden ve onları Tayyip Erdoğan ile ittifak şartıyla affettiren Hüda - Par. Şimdi çıkmışlar, ‘Anayasa’nın dört maddesine karşıyız’ diyorlar. Tüzüğünde yazıyor. Programında yazıyor. Seçim vaatlerinde yazıyor. Şimdi seçim zamanı susturdular. Ağzını kapattılar. Dört vekil al, otur aşağı dediler. Seçimde sustu. Şimdi konuşuyor. Diyor ki ‘Biz Anayasa’nın dördüncü maddesine karşıyız.’ Neymiş dördüncü maddesi, Türkiye Cumhuriyeti devleti nitelikleri. Bayrağı, İstiklal Marşı ve başkenti. Atatürk yapmış Ankara’yı başkent, Ankara’nın başkent olmasına karşılar. Bayrağımız renklerini şehit kanları ile sulanmış bayraktan alıyor, bayrağa karşılar. İstiklal Marşı yazılmış. Hep bir ağızdan okuyoruz. İstiklal Marşına karşılar. Türkiye Cumhuriyeti diyoruz, Cumhuriyete karşılar. Benim Hüda - Par’a bir sözüm yok. Mikroba sen niye hastalık yapıyorsun diye hesap soramazsınız. Mikrop mikroptur. Ama milliyetçi muhafazakarım diyenler, hele hele Tayyip Beyin sağ kolunda Hüda - Par, öbür kolunda Devlet Bahçeli var. Devlet Bahçeli’ye soruyorum. Sen bu Hüda - Par’a ne diyorsun Devlet Bey? Kimler kimlerle beraber? O yüzden oy toplarken, vatan, millet, bayrak, ezan deyip, milli duyguları, dini duyguları sömürenler, milletin bayrağına, İstiklal Marşına karşı olanlara Ankara’nın, Anıtkabir’in bulunduğu Ankara’nın başkent olmasına karşı olanlara yüz veriyorlar. Sırt sıvazlıyorlar. Artık takke düştü. Kel göründü. Halep oradaysa, arşın buradadır. Bu milletin birliğinin, beraberliğinin, bayrağının, ezanının garantisi Cumhuriyet Halk Partisi’dir.”
“İsrail ile ticarete devam ettiler”
“Geçtiğimiz günlerde bir şey daha göründü. Filistin, 50 yıllık meselemiz. Ta rahmetli Bülent Ecevit’in Yaser Arafat ile dostluğundan beri CHP Filistin ile iyi ilişki içindedir. Geçtiğimiz günlerde Mahmud Abbas ile konuştum. Gelmek istiyorum dedim, dedi ki böyle söz mü olur? Filistin, CHP’lilerin hele hele, Avrupa’da bizi en çok dile getiren Özgür Özel’in ikinci evidir. Geleceği günü o söyler, biz karşılarız dedi. Biz böyle bir ilişki içindeyiz Filistin’le. Ama bir taraftan hamaset gidiyor. Yıllarca, Filistin ile en iyi ilişkileri kuranlar, Hamas, Ekim ayının 6’sında Filistin’den masum İsrailli çocuklara bomba attı diye, ona misilleme yapacağız diye başlayıp, bir yıldır İsrail devleti devlet terörü yapıyor. O devlet terörüne karşı aylarca büyük siyasi aymazlıkla, yüzsüzlükle sustular. İsrail ile ticarete devam ettiler. Defalarca inkar ettiler, yakalandılar. En sonunda güç bela durdurdular. Halen daha arka tarafından dolaşmaya uğraşıyorlar. Geçtiğimiz günlerde solcu, sosyalist bir kızımız, ABD’de yaşayan, babası ve annesi Türk olan, geçen gün Didim’de cenazesine katıldığım Ayşenur Ezgi Eygi gitti, Filistin davasına sahip çıkmak için orada durdu. Katiller Ayşenur’u bir kurşun ile vurdular. Günlerce aile ile cenaze ile ilgilendik. İzmir’de havaalanında karşıladık. Ertesi gün cenazeye gittik. Cenazeyi o ana kadar görmeyenler, o gün cenazeye beş bakanla, hepsinden Allah razı olsun, Cumhurbaşkanı Yardımcısıyla, Meclis Başkanı ile geldiler. Memnun olduk. Dedik ki birlik ve beraberlik olsun. Filistin için hep beraber duralım. Efendim, bir baktık. Bir kürsü kurmuşlar. Kim konuşacak, Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Ya başka kim, Meclis Başkanı. Başka, başka yok. Bizim evladımız, Türkiye’ye mal olmuş. Bizim mücadelemiz Türkiye’nin mücadelesi olmuş. Bu beraberliği biz önemserken, orada çıkıp siyaset yapmaya kalktılar.”
“O kürsüyü kurdurtmadılar”
“Burada ilçe örgütümüzün şahsında, Didim örgütümüze selam olsun. Oradaki o siyasi cambazlığa izin vermediler. O kürsüyü oraya kurdurtmadılar. Ama bunlarda oyun biter mi? En içime dokunan o. Namazı kıldık. Duamızı ettik. Tam cenazeyi uğurlayacağız, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı, efendim sözü Meclis Başkanımıza vereyim. Ben bunu önceden duydum, aradım ve dedim. Böyle numaralara kalkmayın. Haksızlık yapmayın. Şehit cenazesinde ikilik çıkarmayın. Tayyip Bey’in yaptığı gibi, bir elinde tabut bir elinde mikrofon siyaset yapmayın. Ayşenur Ezgi sol, sosyalist düşüncede bir evladımızdı. Demiyoruz ki ‘Cenaze bizim.’ Diyoruz ki, ‘Hepimizin.’ Ama sen kim oluyorsun, bunu yapıyorsun? ‘Halledeceğim efendim, öyle yapacağız efendim.’ Din görevlisine oldubitti yaptırıp, alet edip orada mikrofon alıp bir saat orada, yine güya tarafsızmış gibi, tarafsız olsa Meclis’te tarafsız olur. Didim’de cenazede tarafsız, hepimiz adına beyefendi konuşacak, Ankara’ya gidince Tayyip Bey’in emrinden çıkmayacak. Olmaz olsun öyle tarafsızlık, olmaz olsun. Sonra söyleyeceğimi söyledim, ‘Ayıp ettiniz’ dedim. ‘Yazık ettiniz’ dedim. ‘Bu yaptığınız gerçekten Filistin davasına sahip çıkmak değil’ dedim. Ve ‘Din görevlisini bu işi alet etme’ dedim. Hık diyemediler, omuzumuzu sevdiler, kalkıp gittiler. Ama ne oldu? Kamu vicdanında mahkum oldu. Herkes Meclis Başkanını ayıplıyor, o yapılan iş ayıplıyor. O yüzden ne kadar haksızlığa uğrarsak uğrayalım, haklılık zeminini terk etmeden, meydanı bunlara bırakmadan ama bu yaptıklarını yanlarına bırakmadan özgüvenli bir siyaset yapacağız. Türkiye’nin neresinde, devlet işi ile parti işi birbirine karıştırılıyorsa, neresinde haksızlık varsa, nerede riyakarlık varsa, nerede ‘devletin partisi, partinin devleti’ diye Cumhuriyetin temel değerlerini bir partiye aşındırtıyorlarsa, karşılarında bizi bulacaklar, akıllarını bundan sonra başlarına alacaklar, yok öyle yağma. Amasya törenlerinde Amasya Valisi‘ne, Başbağlar törenlerinde Erzincan Valisi‘ne, geçtiğimiz gün Sivas’ta Sivas Valisi‘ne, geçtiğimiz gün makamında ziyaret ettiğim Kocaeli Valisi‘ne, memleketim Manisa’nın devlet adamı gibi devlet adamı Manisa Valisi‘ne tüm doğru tutumları için teşekkür ediyorum. İyiye ‘iyi’ diyeceğiz, kötüye ‘kötü’ diyeceğiz.”
“Bilal Erdoğan sahaya indiyse…”
“Şimdi son günlerde, hafta sonu Tayyip Bey ortada yok. AK Partililer ortada yok. Niye yok? Sokağa çıkabiliyorlar mı? Buraya gelebiliyorlar mı? Sizi toplayıp hatır sorabiliyorlar mı? Enflasyonu düşürebiliyorlar mı? İşsizliğe ‘dur’ diyebiliyorlar mı? Buraya gelemiyorsan, sandığa gideceksin Tayyip Bey, sandığa gideceksin. Yoksulluğu bitiremeyenin, işsizliği engellemeyenin, doları düşüremeyenin, fiyatları indiremeyenin gideceği yer seçim sandığıdır. Kaçamazsınız, geçim yoksa seçim var. Şimdi hiçbiri ortada yok. Kim çıkmış ortaya? Bilal Erdoğan. Bilal Erdoğan hafta sonu mesai yaptı. Gezdi, dolaştı, konuştu. Bakın Bilal Erdoğan sahaya indiyse iki şey vardır. Bir AK Parti’de işler yolunda gitmiyordur, iki sonuç beklediklerinden kötü olacaktır, emin olun. Nereden biliyorum? 2019 yerel seçimleri, İmamoğlu birinci seçimi kazanmış, hazmedememişler, ikinci seçime ülkeyi götürmüşler. Bilal Erdoğan Fatih’te geziyor, Bakırköy’de, Eyüpsultan’da, o dernekte, bu tekkede, bu türbede geziyor. Efendim, ‘Binali Beye seçimi Bilal Erdoğan kazandıracak.’ Vallahi seçim akşamı yediyi beş geçe Binali Beyi arabaya yolladılar, Süleyman Soylu ile birlikte uğurladılar, erkenden. O yüzden Bilal Erdoğan sahadaysa işler kötü demektir. Bu seçimde de gördük, ne zaman sokağa çıktılarsa, çaresizlikler, ortadadır. Ama bu sefer iyi ki çıkmış. Babasının diyemediğini demiş, her şeyi ortaya dökmüş, çok memnun oldum. Bilal Erdoğan’ın elinden mümkünse mikrofonu eksik etmeyelim, kameraların karşısında hep Bilal kardeşim olsun. Ne diyor? Diyor ki, ‘Efendim’ diyor ‘Suriyelilerin Türkiye’de suç işlediklerini kabul etmiyorum’ diyor. ‘Suriyeliler Türklere göre suç oranında daha düşükler’ diyor. ‘Onlar bizim vatandaşımıza göre Türkiye ile daha uyumlular’ diyor. Onları uyumlu görüyor, burada tutmak istiyor. Bilal Bey, sen Suriyelileri burada tut. Biz önce sizin iktidarınızı yollayacağız, sonra da Suriyelileri memleketine yollayacağız. Efendim ucuz işgücüymüş. Bu kadar Susurluklu, bu kadar Balıkesirli, bu kadar vatan evladı gencimiz işsizken ucuz işgücü diye Suriyelileri övmek nasıl bir akıldır? Her gün bir suça bulaşan bunları ‘Suç işlemiyorlar’ diye sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermek nasıl bir vicdandır? Bunu bir kenara yazalım. İşte AK Parti budur, işte Bilal Erdoğan budur, işte Recep Tayyip Erdoğan budur. Bunlar Suriyelinin dostu, bu milletin karşıtıdır arkadaşlar.”
“Senin vicdanın kurumuş”
“İkincisi demiş ki, ‘EYT çok büyük bir hataydı. Muhalefet EYT’yi dayattı, karşı çıkamadık, emeklilikte yaşa takılanları emekli ettik, çok yanlış yaptık.’ Öyle diyor. ‘Yattığı yerden para almak yok hiçbir ülkede’ diyor. Bak sen, dünya kadar Suriyeli yattığı yerden para alacak, buna alkış tutacaksın. Şurada işsiz güçsüz, yahu ‘İş ver.’ ‘Veremem, yaşlandın.’ ‘Emekli olayım.’ ‘Olamazsın, çok gençsin.’ İnsanlar perişan oluyordu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin gayretleriyle birer maaş bağlandı, o da 10 bin lira bağlandı. Bugün 12 bin 500 lira. Bu parayı çok görüp, ‘Bu parayı alıp yan gelip yatıyorlar’ diyorlar. Bilal Efendi, sen 12 bin 500 lirayı al, bırak çocuk okutmayı, bırak kira ödemeyi, bir başına karnını doyur da bir sene, bir kere göreyim ben seni, bir kere göreyim, bir kere, bir kere. Bu milletin yoksul emeklisinin aldığı 12 bin 500 lirayı çok gören, bir eli yağda bir eli balda, devletin sırtından gezen, tozan, geçinen; bu ülkenin en güzel arazilerini vakıflarına kaydettiren, en güzel yerleri bedavaya alan, Amerika’da bile bu milletin paralarıyla yurtlar murtlar yaptıranların, bu milletin açlığını, sefaletini anlamasını bekleyemeyiz. Ben, hiç huyum değil, asla ve asla aileyle uğraşmam. Tayyip Beyi gördüğümde ailesinin hatırını sorarım. Kim, hangi liderle konuşsam, eşini sorarım, çocuğunu sorarım. Ama mademki Bilal Bey, sen, ‘Babam partinin düşüşüne engel olamıyor, bu parti baş aşağı gidiyor, ikinci parti olduk, bu işi ben kurtarırım’ diyorsan meydana çıkıyorsan, kispeti giyiyorsan, cevabını alırsın. Sakın, ‘Erdoğan’ın oğluyum, bana laf etti’ deme. Madem siyaset yapıyorsun, karşılığını alırsın. Suriyelileri bu milletten üstün görene de, bu milleti cebindeki üç kuruşu çok görüp, ‘Yattığı yerden para alıyor’ diyene de verilecek bir tek cevabımız var. Senin vicdanın, insafın kurumuş, bundan sonra seni hiçbir şey paklamaz ama senin babanın partisini seçim paklar. Hodri meydan.”
“Her derde çare üreteceğiz”
“Burada hepinize bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu parti benim Genel Başkanı olmamdan büyük mutluluk duyduğum, Hakan Yıldırım Semizel‘in belediye başkanı olmaktan gurur duyduğu, milletvekillerimizin bu partide olmaktan gurur duyduğu, Erden Başkan’ın, Sema Başkan’ın il, ilçe başkanı olmaktan gurur duyduğu bu parti, kuruluşuyla da Türkiye’nin birinci partisidir. Son seçimlerde Türkiye’nin birinci partisidir. Şu an yapılan bütün anketlerde Türkiye’nin birinci partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisi. Ve bu parti, işsizliğin de yoksulluğun da her türlü yasağın da kendini mağdur hisseden, yalnız hisseden herkesin arkasında durma sorumluluğuyla, her derdine çare üretecek. Her derdin var bir çaresi onun da adı Cumhuriyet Halk Partisi. Türkiye’nin birinci partisi olarak hepinizi bir kez daha selamlıyorum. Bu emekli maaşından da sizi kurtaracak olan, bu asgari ücretten de sizi kurtaracak olan, bu yokluktan, bu yoksulluktan sizi kurtaracak olan Cumhuriyet Halk Partisi’dir, yapılacak ilk seçimlerin iktidar partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi geliyor, Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’nin birinci partisi. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”