24 Ocak 1993 büyük usta Uğur Mumcu'nun Ankara'da evinin önünde, 50 yaşındayken kalleşler tarafından bombayla katledilişinin acılı yıldönümü.
Aradan 30 yıl geçmiş.
Bir ömür uzunluğu.
Uğur abiyle tanışmam, her sabah telefonla en az yarım saat konuşmam, bana yazdırdığı makalesini o dönemde okuyan ilk kişi olmamdan bu yana ise tam 50 yıl geçivermiş.
**************
1973 yılının yaz ayları.
Fransa'da gazetecilik öğrencisiyim ve yaz tatili için İstanbul'dayım.
O dönemde devrimci öğrencilerin kolunun altında gezinen yeni bir gazete var.
Tirajı ufak ama etki alanı hayli büyük olan bir yayın organı: YENİ ORTAM.
Babıali'nin pek alışık olmadığı mizanpajda bir günlük gazete.
Baskıda renk yok, sayfalarda büyük fotoğraf veya sansasyonel nitelikli manşetler yok.
Batı Avrupa'da örnekleri bolca bulunan "Ağır abi" havasındaki değişik bir gazete.
Gönüllü stajyerlik yapmam için ideal adres.
Gazetenin merkezi Cağaloğlu Yerebatan Caddesi Salkım Söğüt sokağında 4 katlı yüksek tavanlı, kagir, tipik bir eski İstanbul evi.
Gazetenin sahibi eski Hürriyetçi'lerden Kemal Bisalman.
Kendimi tanıtıyorum ve hemen işe başlamamı istiyor.
İlk tanıştığım kişi Yazı İşleri Müdürü Eren Güvener.
Güleryüzlü ve babacan tavırlı Eren müdür Kültür Sanat Servisi Müdürü Zühtü Bayar'la tanıştırıyor ve stajyerliğe başlıyorum.
Dik merdivenli binanın en üst katı olan serviste şair ve yazar Zühtü Bayar ile sadece ben varım.
Benim görevim Fransız yayın organlarını tarayarak uygun haberleri tercüme edip haberleştirmek.
Birkaç gün böyle geçtikten sonra Zühtü müdürüm "Sabahları Uğur'un yazısını da alıver" diyor.
Babıali'nin tipik çalışma temposudur.. Üstlendiğin görevde şayet aksama yoksa bir başka görev daha yüklerler.. İşler yolundaysa üçüncü, dördüncü, beşinci görevler de mutlaka yoldadır.
Bu işlerin altından kalkamazsan kendini bir anda kapının dışında bulursun.
Üstlendiğin işlerle genç yaşta ölmezsen, sinir hastası veya emekli oluncaya kadar halvet olur yuvarlanır gidersin.
Neyse.
*******************
Uğur Abi her sabah 10.00-10.30 arasında telefonla arardı.
İki samimi eski arkadaş gibi hal-hatır sorduktan sonra işe koyulurduk.
Kibar, yumuşak, bilge bir ses yazısını okur ve ben hızla yazardım.
Yazı bittikten sonra, herhangi bir hata olmaması için bu kez ben makalesini ona okurdum.
Sayfa o gün erken bağlanacaksa notlarımı el yazısıyla Yazı İşleri'ne indirir ve sayfa sekreteri (Sorumlusu) Abdullah Aksak'a teslim ederdim.
O yıllarda faks ve fotokopi basında pek kullanılmıyor.
Bazı gazeteler telgraf benzeri teleks kullanıyor ancak o da Anadolu Ajansı'ndan bülten akışına bağlanmış.
Dolayısıyla en modern ve sağlam tek iletişim aracı hatlı telefon.
İstanbul-Ankara telefon görüşmesi için PTT'de sıraya girmeniz ve "Acele" kodunda en az 2 saat, "Normal" kodunda 5-6 saat beklemeniz gerekiyor.
Bir de "Yıldırım" kodu var. Santraldeki memure ses tonunuzu, hitap şeklinizi ve diksiyonunuzu beğenirse 15 dakika içinde bağlanmanız garanti.. aksi takdirde "Hatlar yüklü, özür dileriz.." yanıtı hazır.
Gazeteden aradığınızda "Basın, ekspres"dediğiniz zaman olağanüstü bir durum yoksa telefon birkaç dakika içinde bağlanıyor.
**********************
Cumartesi-Pazar günleri haricinde Uğur Mumcu her sabah makalesini bana yazdırıyor, nasıl bulduğumu, noksanlık veya atladığı bir ayrıntı görüp görmediğimi soruyor.
Genelde Ankara kulislerinden taze notlar aktarıyor.
Kimi günler sadece özgün düşüncelerini, analizlerini yazdırıyor.
Günlük köşe yazarlarının tipik anlatım şeklidir.
Elde taze, özel, güncel ve gün yüzü görmemiş bilgiler içeren bir konu varsa keyifle döşenirsin ama meslek tabiriyle ortalık "Kuru" ise iş kendi bilgine, zekana, arşivine kalmıştır, bu durumda zorunlu olarak "Cepten" yersin yani kendi dağarcığından yazarsın.
Hafta sonları haricinde yaklaşık iki ay her sabah Uğur Mumcu'nun makalesini kağıda döktüm, yazısını dikkatle okuyan ilk kişi oldum.
Bir tek gün minicik bir yanlışına rastlamadım.
Doğru ve düzgün Türkçesi, imla kurallarına uyumu, konuyu ele alış ve işleyiş biçimi, gerektiği kadar kaynak belirtmesi, abartısız ve yalansız anlatımı, okuyucu ilgi ve merakını paragraflarına serpiştirmesi, vermek istediği mesajı kırmadan, dökmeden, efelenmeden, tehdit ve hakaret içermeden, sade, samimi bir üslupla adeta çok sevdiği bir dostuna mektup yazarmış gibi.. yarenler sofrasında sohbet edermiş gibi duru nehir akışında yazmasını her zaman beğenmiş ve kendime model almışımdır.
******************
Yeni Ortam daha sonra Türkiye'nin politik frekanslarına fazla dayanamadı ve kapandı.
O yıllarda sadece devrimci ve ilerici okurların ilgi ve beğenisini çeken Uğur Mumcu Cumhuriyet'e geçti ve yıldız gibi parlamaya başladı.
1973'ün Yeni Ortam Gazetesi'nde tanıdığım ve aralarında Uğur abinin de bulunduğu dev isimleri bugün artık rahmetle, özlemle, saygıyla anmaktan başka elimden bir şey gelmiyor.
O günlerden kalan, face arkadaşım ve Hürriyet'te uzun yıllar birlikte çalıştığım Kenan Sönmezler haricinde yanlış hatırlamıyorsam kimseler kalmadı.
Bu ülkenin Uğur Mumcu'lara her zaman, her koşulda büyük ihtiyacı var.
Değerlerimizi kaybedince onlara ne kadar ciddi gereksinim duyduğumuzu anlıyoruz, görüyoruz.
Cahit Çataloğlu
23 Ocak 2023
Ölüm yıldönümünde Uğur Mumcu anısına
24 Ocak 1993 büyük usta Uğur Mumcu'nun Ankara'da evinin önünde, 50 yaşındayken kalleşler tarafından bombayla katledilişinin acılı yıldönümü.
Aradan 30 yıl geçmiş.
Bir ömür uzunluğu.
Uğur abiyle tanışmam, her sabah telefonla en az yarım saat konuşmam, bana yazdırdığı makalesini o dönemde okuyan ilk kişi olmamdan bu yana ise tam 50 yıl geçivermiş.
**************
1973 yılının yaz ayları.
Fransa'da gazetecilik öğrencisiyim ve yaz tatili için İstanbul'dayım.
O dönemde devrimci öğrencilerin kolunun altında gezinen yeni bir gazete var.
Tirajı ufak ama etki alanı hayli büyük olan bir yayın organı: YENİ ORTAM.
Babıali'nin pek alışık olmadığı mizanpajda bir günlük gazete.
Baskıda renk yok, sayfalarda büyük fotoğraf veya sansasyonel nitelikli manşetler yok.
Batı Avrupa'da örnekleri bolca bulunan "Ağır abi" havasındaki değişik bir gazete.
Gönüllü stajyerlik yapmam için ideal adres.
Gazetenin merkezi Cağaloğlu Yerebatan Caddesi Salkım Söğüt sokağında 4 katlı yüksek tavanlı, kagir, tipik bir eski İstanbul evi.
Gazetenin sahibi eski Hürriyetçi'lerden Kemal Bisalman.
Kendimi tanıtıyorum ve hemen işe başlamamı istiyor.
İlk tanıştığım kişi Yazı İşleri Müdürü Eren Güvener.
Güleryüzlü ve babacan tavırlı Eren müdür Kültür Sanat Servisi Müdürü Zühtü Bayar'la tanıştırıyor ve stajyerliğe başlıyorum.
Dik merdivenli binanın en üst katı olan serviste şair ve yazar Zühtü Bayar ile sadece ben varım.
Benim görevim Fransız yayın organlarını tarayarak uygun haberleri tercüme edip haberleştirmek.
Birkaç gün böyle geçtikten sonra Zühtü müdürüm "Sabahları Uğur'un yazısını da alıver" diyor.
Babıali'nin tipik çalışma temposudur.. Üstlendiğin görevde şayet aksama yoksa bir başka görev daha yüklerler.. İşler yolundaysa üçüncü, dördüncü, beşinci görevler de mutlaka yoldadır.
Bu işlerin altından kalkamazsan kendini bir anda kapının dışında bulursun.
Üstlendiğin işlerle genç yaşta ölmezsen, sinir hastası veya emekli oluncaya kadar halvet olur yuvarlanır gidersin.
Neyse.
*******************
Uğur Abi her sabah 10.00-10.30 arasında telefonla arardı.
İki samimi eski arkadaş gibi hal-hatır sorduktan sonra işe koyulurduk.
Kibar, yumuşak, bilge bir ses yazısını okur ve ben hızla yazardım.
Yazı bittikten sonra, herhangi bir hata olmaması için bu kez ben makalesini ona okurdum.
Sayfa o gün erken bağlanacaksa notlarımı el yazısıyla Yazı İşleri'ne indirir ve sayfa sekreteri (Sorumlusu) Abdullah Aksak'a teslim ederdim.
O yıllarda faks ve fotokopi basında pek kullanılmıyor.
Bazı gazeteler telgraf benzeri teleks kullanıyor ancak o da Anadolu Ajansı'ndan bülten akışına bağlanmış.
Dolayısıyla en modern ve sağlam tek iletişim aracı hatlı telefon.
İstanbul-Ankara telefon görüşmesi için PTT'de sıraya girmeniz ve "Acele" kodunda en az 2 saat, "Normal" kodunda 5-6 saat beklemeniz gerekiyor.
Bir de "Yıldırım" kodu var. Santraldeki memure ses tonunuzu, hitap şeklinizi ve diksiyonunuzu beğenirse 15 dakika içinde bağlanmanız garanti.. aksi takdirde "Hatlar yüklü, özür dileriz.." yanıtı hazır.
Gazeteden aradığınızda "Basın, ekspres"dediğiniz zaman olağanüstü bir durum yoksa telefon birkaç dakika içinde bağlanıyor.
**********************
Cumartesi-Pazar günleri haricinde Uğur Mumcu her sabah makalesini bana yazdırıyor, nasıl bulduğumu, noksanlık veya atladığı bir ayrıntı görüp görmediğimi soruyor.
Genelde Ankara kulislerinden taze notlar aktarıyor.
Kimi günler sadece özgün düşüncelerini, analizlerini yazdırıyor.
Günlük köşe yazarlarının tipik anlatım şeklidir.
Elde taze, özel, güncel ve gün yüzü görmemiş bilgiler içeren bir konu varsa keyifle döşenirsin ama meslek tabiriyle ortalık "Kuru" ise iş kendi bilgine, zekana, arşivine kalmıştır, bu durumda zorunlu olarak "Cepten" yersin yani kendi dağarcığından yazarsın.
Hafta sonları haricinde yaklaşık iki ay her sabah Uğur Mumcu'nun makalesini kağıda döktüm, yazısını dikkatle okuyan ilk kişi oldum.
Bir tek gün minicik bir yanlışına rastlamadım.
Doğru ve düzgün Türkçesi, imla kurallarına uyumu, konuyu ele alış ve işleyiş biçimi, gerektiği kadar kaynak belirtmesi, abartısız ve yalansız anlatımı, okuyucu ilgi ve merakını paragraflarına serpiştirmesi, vermek istediği mesajı kırmadan, dökmeden, efelenmeden, tehdit ve hakaret içermeden, sade, samimi bir üslupla adeta çok sevdiği bir dostuna mektup yazarmış gibi.. yarenler sofrasında sohbet edermiş gibi duru nehir akışında yazmasını her zaman beğenmiş ve kendime model almışımdır.
******************
Yeni Ortam daha sonra Türkiye'nin politik frekanslarına fazla dayanamadı ve kapandı.
O yıllarda sadece devrimci ve ilerici okurların ilgi ve beğenisini çeken Uğur Mumcu Cumhuriyet'e geçti ve yıldız gibi parlamaya başladı.
1973'ün Yeni Ortam Gazetesi'nde tanıdığım ve aralarında Uğur abinin de bulunduğu dev isimleri bugün artık rahmetle, özlemle, saygıyla anmaktan başka elimden bir şey gelmiyor.
O günlerden kalan, face arkadaşım ve Hürriyet'te uzun yıllar birlikte çalıştığım Kenan Sönmezler haricinde yanlış hatırlamıyorsam kimseler kalmadı.
Bu ülkenin Uğur Mumcu'lara her zaman, her koşulda büyük ihtiyacı var.
Değerlerimizi kaybedince onlara ne kadar ciddi gereksinim duyduğumuzu anlıyoruz, görüyoruz.
Cahit Çataloğlu
23 Ocak 2023
Ekleme
Tarihi: 23 Ocak 2023 - Pazartesi
Ölüm yıldönümünde Uğur Mumcu anısına
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.