CHP olağanüstü kongresinde sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun, hemen hemen tüm siyasal çevreler ve kamuoyu nezdinde kazanacağına dair öngörüler tersine dönerken, bu tarihî sonuç Kemâl Kılıçdaroğlu'nun delegeler üzerinde çok büyük bir baskı ve tehdit oluşturuyor savını da ters yüz ediyordu.
Ekrem İmamoğlu destekli Özgür Özel'e ummadığı kapıları çok erken bir süreçte açan bu gelişme;
"CHP içinde Alevi Sultası Var ve Herşeye Hükmediyorlar" tarzı açıklamaları da böylece absürd ve mesnetsiz hâle taşıyordu.
Özgür Özel'in kazanmasının hemen ardından çok sayıda Alevî kökenli Cumhuriyet Halk Partili yurttaşın, Kemal beyi destekleme adına artık CHP ile işlerinin olmayacağını belirtmeleri ise dikkate şâyan bir durumdu.
Zira son günlerde hakikaten Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'si Alevi kimlikle özdeşleştirilmiş; hatta suçlanmış ve bu suçlamalar da CHP üye ve gönüllüsü olan ve belki de CHP'nin mevcut oyunun dörtte birini oluşturan Alevi kesimde çok büyük kaygı ve üzüntüler oluşturmuştu.
Bu gelişmeye dönük ilk tespitim, CHP'de süreç içinde ve yerel seçim sonrasında çok büyük bir kırılmanın yaşanacağıdır.
CHP'nin Kemâl bey sonrası zaman ayarlarının değişeceği söylemine gelirsek.
Derin mevzularda kulaç atma yerine sadece şunu söyleyelim.
Ne yani, İmam Kayıklı zât-ı muhteremin sözcüsü Özgür Özel bugünden itibaren PKK ve YPG'nin yasal zırhlı temsilcisi Yeşil Sol Partiyi hele ki şu yerel seçimler arifesinde ki (ben yerel seçimler yerine İstanbul Seçimi kavramını daha önemsiyor ve diğerlerini pek kâale dâhi almıyorum) alânen dışlayabilirler mi?
Mümkün değil. Peki CHP'yi terör destekçilerini meclise taşıdılar argümanı Özel ile değişecek mi?
Hayır.
İmamoğlu İstanbul seçiminde "HDP oyunu ve işbirliğini red ediyorum, hodri meydan" diyebilir mi?
Hayır.
Ne oldu, ne olacak.
Üstelik Kemal Kılıçdaroğlu'nun şok yenilgisi yüzde yirmi beşe varan oy kaybı riskini taşırken..
Velhasılı çok, çok acele edildi.
Projeler öyle yürüyor ki, sırada İmamoğlu projesi var ülkemizde.
Aydın, donanımlı, genç, bilgi deposu, çağdaş; amma velâkin takunyacı ve Karagöz Hacivat oyuncusu.
Ne dolaplar döndü be! İlk dolabı çeviren sayın "Akçalı Moralli Merâl ablamız", Kemal Kılıçdaroğlu yani nam-ı diger "Adaletin Savaşçısı'nı" pazara atıp, satıp sürerken, ne Özel'den ne Kayıkçı İmam Efendiden ses sedâ duymadık.
Duyamayız.
Zira eşyanın tabiatına aykırı.
Türkiye'nin ve CHP'nin Kemal Kılıçdaroğlu'nun kaybını çok derinden hissedeceği günler var.
Yalnız O'nun siyaset sahnesinden çekileceğini asla düşünmeyiniz.
Zira O, halkının, mazlumun ve hâkkın sesi olmayı sürdürecek bir dehâ.
Konu bağlamında PKK Yeşil Sol CHP ve Kemal Bey'in Türk toplumunda gerçekleştirmek istedikleri ve suçlandığı "Tabuları Yıkmak" üzerine, olumlu ve olumsuz, yahut orta yolu gösterir düşüncelerimi sonraki yazılarımda dile getireceğim.
Ayrıca şu konular da işlenmeye değer.
Nazizmin yeni versiyonu "dünya siyonizmi dinsel imparatorluğu" döneminde, Türkiye "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" ve lâiklik ilkesini ne kadar süre ile savunabilirdi?
"Suriye'de ve Libya'da işimiz neydi?" gibi sorularla yeni dünya düzeninde nasıl bir yol alabilirdi?
Tabii ki bu soruları Adaletin Savaşçısı çok kıymetli sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na yöneltmek isteriz.
Şayet Kemal Kılıçdaroğlu 2023 seçimini kazansaydı "şu dünya konjektüründe Türkiye'yi neler bekliyor olurdu?" sorusu da çok mühim.
Seçim öncesi bir yazımda Kemal bey'e hitabım gibi,
"Demle çayı, seyreyle alemi, sana mı kaldı bu m(İ)lleti illetten kurtarmak" diyeyim ve burada bitireyim.
Gerçekten her şerde hayır, hayır görünende şer var ifadesi çok mühim.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun sadece CHP bağlamında değil, bu ülkeye gerek olduğu son cümlem olsun.
Dip not..
"Adaletin Savaşçısı
ve Akçalı Moralli Merâl"
İfadelerim şahsıma aittir..