Uzun süredir yazı yazamıyorum…
Yazma keyfim adeta sona ermiş gibi…
Yazdıklarım, sanki hiç işe yaramıyormuş hissine kapılıyorum.
Hani suya yazıyormuş gibi haller olur ya bazen…
O duyguya kapıldım günlerdir.
Kimseye kızmıyorum, kimseye kırgın değilim..
Üstelik kızsam ne yazar, kızmasam ne yazar?
Geçmiş yıllara, eski zamanları hatırlıyorum da, insanlar-okuyucular- okuyup anladıkları konulara karşı “duyarlı” olurlardı..
Ve kimileri tepki verirdi…
En çok sevdiğin okurlar, benim için tepki veren kesimdi.
Yazımı okuduklarını anlardım…
Yanlış anlamış olsa da, okumuş olması beni “teşvik edici unsur” olurdu…
Tabii ki yaptığım yanlışları düzeltmeye de çalışırdım…
Son 20 yıldır okuyucularımdan çok fazla reaksiyonu almadım diyebilirim…
Birkaç istisna var…
Mesela MHP ve yöneticileri hakkında yazdığım “sıradan” bir eleştiriye öylesine tepki verdiler ki, açıkça “tırs”tım…
Neticede etten-kemikten bir insanım.
Küfürlü-tehditvari tepkiler karşısında yapacağım tek çıkış yolu vardı.
Bir daha da o yayın organına (internetten yayın yapan bir ilçe gazetesiydi) yazmadım…
Mazeret bile bildirmedim…
Bilerek-anlayarak okuyan okuyuculara saygım sonsuz…
Son günlerde yazamama nedenime artık kafayı takmıyorum…
Buna “İçimdeki cam kırıkları” da denebilir.
Umarım atlatırım.
Umarım, iç açıcı yazılar sizleri bekliyordur.
Bundan sonraki yazılarım, Saray ve AKP’nin hatasız kararlarına ilişkin yazılar olur…
Ülkeme bahar gelsin istiyorum…
Baharlar gelsin, yüzlerimiz gülsün…
Cam kırıkları acıtsa da umurumda olmaz