Bir yılı aşkın süredir aynı yolda yürüdüler. Bu süre içinde “iktidara gelme” yollarının tümünü araştırdılar. İktidara gelmeleri halinde, yurt içinde iyi yetişmiş, liyakatli elemanlar devleti takviye edeceklerini… Yurt dışından ise  davet ettikleri nitelikli kadrolarla devletin alt yapısını güçlendireceklerini. Özetle Türkiye’yi nasıl kalkındıracaklarını  yepyeni programlarıyla ortaya koydular. Halka umut aşıladılar. 6’lı masa ayaklarının, yere sağlam bastığını sanıyorduk ki… Ortaklığın tek Asena’sı, İyi Parti) (İP) ipi germeyi bırakın, birden ipi kopardı. Peki neden? Asena Akşener’in vurgu yaptığı gerekçe şu: “Altılı Masa artık bir ortak akıl platformu olmaktan çıkmış, tek bir adayın tasdiki için çalışan bir noter masasına dönüşmüştür.” Yani, Altılı Masa’nın “ortak aklı” sadece sayın Akşener imiş. Diğer partiler uvertür… Böyle bir akıl yürütmenin neresini savunursunuz ki? Bir yılı aşkın süredir tek aday olarak dillendirilen ancak adı siyaseten açıklanmayan Kemal Kılıçdaroğlu, sanki son günkü toplantıda dile getirildi? Sanki beş ortak, sayın Akşener’in alnına silah dayadı ve “Ya Bay Kemal, ya bay Kemal” diye tehdit etti. Böyle bir eylem, söz, ima, açıklama, dayatma yok… Oysa sayın Akşener ve takımı, görüşmelerin başında ince ince, daha sonraları belirgin ve İmamoğlu hakkında verilen mahkeme kararından hemen sonra ise açıkça telaffuz edilen Ankara ve Istanbul Belediye başkanlarının “adaylık” dillendirmesi sayın CHP ve kurmaylarına ait değil ki… İmamoğlu’nun boynuna atkısını çıkarıp takan Bay Kemal değil, bayan Meral Akşener değil mi?. Bay Kemal eğer “evet” deyip CHP’li belediye başkanlarını gözden çıkarsaydı, 6’lı masa “noter” değil,  “aklı selim” sahibi olacaktı. Bu nasıl mantıktır? Bu nasıl bir siyasi anlayıştır? “Ortak aklı” sadece sayın Akşener mi temsil ediyor? Yani diğerleri “fasa-fiso mu?” “Hoooppp…” derler adama… Sonra da eklerler: “Biraz daha otursaydınız, aha da  karpuz kesecektik” yani…