Peki CHP gövdesini koydu mu?
Hatay'da topluluğa hitabeden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yaptığı konuşmasında, Hatay halkına yerel seçimlere dair İnce, örtülü mesajlar verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Yerel ve genel yönetimlerin uyum içinde çalışmadığı yerlerde hizmetin aksadığı ve çözümler üretilemediği Hatay örneğinde görülüyor" ifadeleri Hatay'da AK Partiye gönül vermiş insanlara dokunmasa dâhi, yakınlarını depremde yitirmiş ve boynu bükük çaresiz kalmış, hizmet alamamış bilhassa muhalif seçmende kalp ve gönül kırıklığına yol açtı.
Muhalif siyaset dünyası ve vekillerinden Erdoğan'ın sözlerine tepkiler oluşurken, gönül kırıcı, hüzün verici bu beyanın bazı gerçekleri de göz önüne getirdiğini ifade eden siyaset analistleri de vardı.
Bir siyasi uzman katıldığı YouTube programında konuya ilişkin şunları ifade ediyordu.
"Evet. Tabii ki CHP genel merkezi ve yerel yöneticileri Cumhurbaşkanının bu sözlerini haklı olarak eleştirebilirler. Ancak CHP Hatay için ülke çapında kaynakları, varsıl iş dünyası ve binlerce aktif ve emekli varsıl vekilleriyle taşın altına gövdesini koyabildi mi?
İktidardan gerekli hizmetin gelmediğini belirttiği Hatay için kendileri genel yönetimin eksikliklerini gidermek için teyakkuza geçemezler miydi?
Şöyle düşünün, tıpkı emeklilerin sorunu gibi.
Emekli feryat ediyor ve "7500 TL ile, 10 bin TL ile yaşayamıyorum" diyor.
Siz mecliste ve kamuoyu konuşmalarınızda emeklinin bu sorununu sadece dillendiriyorsunuz.
Gövdenizi koyabildiniz mi?
Hayır.
Kendi seçmeninizin yüzde yirmisi bu durumda. Bunlar için belediyelerinizde ve genel merkezde ne tür tedbirler alıp, çözümler sundunuz?
Kaynak yaratmak için CHP içinde teyakkuz ilan ettiniz mi?
Türkiye bütününde yerel yönetimlerinizce, personellerine yılda yüzde 140 zam yapıldığı ilan edildiğinde, personelinizle çözüm amaçlı düşünceleri niçin üretmediniz?
Örneğin 25-30-40-50 bin maaşlı personelinizin maaş oranına göre yüzde 10'luk bir bölümünü gönüllü bir kampanya ile niçin kendi yoksul seçmeninize ayırmayı, paylaşımı akıl edemediniz ve hâlen edemezsiniz?
Vekil maaşlarınıza yapılan zamları niçin fon kurup fakirlere aktarmazsınız?"
CAN ATALAY
"Ülkem adına utanç verici"
TURHAN ÇÖMEZ
"Anlayışınız batsın"
Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Hatay konuşmasına en farklı tepkiyi Turhan Çömez veriyordu.
"Cumhurbaşkanı çaresizlik içinde itiraf ediyor. Oy yoksa hizmet de yok diyor. Tehdit ediyor. Anlayışınız batsın"
Diğer tepkiler ise şöyleydi.
Kemal Kılıçdaroğlu"Hatayı sen mahsun ve garip bıraktın"
Özgür Özel, "vicdan, akıl, yürek sahibi kimsenin bırakın söylemeyi, duymaya dahi tahammül edemeyeceği sözler. Hataylılara siyasi şantaj yapılmasını Hataylıya havale ediyorum. Depremzedeye tehdit olur mu "
ANKARANIN ZOR TERCİHLERİ
Sıcak soğuk ziyaretler birbirine karışır mı?
Kuzeyden Putin,
Batıdan Viktoria Nuland çıkarmaları ardı ardına
Türkiye'nin İsveç'in Nato üyeliğini kabulü ve ABD'nin F16 teslimatlarında atacağı olumlu adımlar soğuyan Turk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir ılımlı süreç olarak görülürken; Türkiye'den daha net, açık ve avantajlı yeni kapılar elde etme peşinde olan Washington, önemli bir diş ilişkiler uzmanı ve hükümet sözcüsü olan Victoria Nuland'ı Ankara'ya gönderiyor.
Nuland'ın çantasında Montrö boğazlar sözleşmesi ve f35 projesinin birlikte yer alabileceğini ifade eden siyasi analistler Montrö hususunda geçtiğimiz günlerde sert çıkışlar yapan Hakan Fidan'ın sözlerini de hatırlatıyorlar.
Montrö ile hayati çıkarları olan bölge ülkesi Rusya'nın, İsveç'in Nato üyeliğine alınışı ile yaşadığı şokla birlikte, Amerikalı sözcünün Türkiye ziyaretinde ise mühim kuşkuları ve endişeleri var.
Öyle ki tarihi belirsiz Ankara ziyaretini çok yakın tarihe çeken Putin'in hangi taleplerle Ankara'ya geleceği büyük bir merak konusu olmuş durumda.
Putin'in Amerika'nın F35'lerine nâzire, ikinci parti S400 satışı teklifi Ankara'yı endişeye sevk eder mi? Ne yanıt verilir?
Yahut Suriye'de, Türkiye'nin Ypg'yi rahatça vurması için Rusya Suriye hava sahasını açacak mı?
Ve Montrö!
Her iki dev ziyaret nelere evrilir, neler olur;
Ankara yararına hangi argümanları ortaya atar?
İlginç ziyaret süreçleri var.
CHP AYDIN MİLLETVEKİLİ EVRİM KARAKOZ
"ÇİĞ SÜT 13.50 TL"
SÜT ÜRETİCİSİ MAĞDUR 16 TL OLMALI"
Yoksul süt ve peynirden tamamen vazgeçecek
Evrim Karakoz'un süt üreticilerini gayet haklı bir şekilde savunan bu hitabetinin bir diğer boyutu, yoksullar süt içemesin, peynir yiyemesin olmuyor mu? Sütün 16 TL olması peynirin 220 TL'den 260 TL'ye terfi etmesi anlamına da geliyor!
İktidar tarafından zor durumda bırakılan tüm toplum kesimlerinin dertlerini Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünde bıkmadan dile getiren ve çözümler öneren CHP Aydın milletvekili Evrim Karakoz, çiğ süt fiyatlarına biçilen 13.50 TL'nin derhal 16 TL yapılmasını hükümetten talep etti.
Üreticinin, yapılan cüzi artışla hiçbir sorununa çözüm bulamadığını, süt üretmek yerine hayvanlarını kesime gönderdiğini ifade eden Karakoz; bu yetmezmiş gibi,
hükümetin canlı hayvan ve et ithalini artırdığını ve üreticiye adeta, "Başınızın çaresine siz bakın. Bizden birşey beklemeyin" dediğini dile getirdi.
Şu günlerde sütçülerin mahallelerde sattıkları süte, pazarda ise pazar peynircisinin sattığı peynire henüz zam gelmediğini dile getiren, bilhassa yoksul vatandaşlar, elleri kulağında, "ya süt 16 TL olursa"nın hesabını yaparken, çarşı da, pazar yeri de, üretici ve yoksul tüketici de sallanıyor.
Yukarı tükür sakal, aşağı tükür bıyık hesabı!
Bu işler adam şişler.
CNBC VE BENZERİ MEDYA POMPALASA DA AMERİKA BATTI BATACAK
Amerikan medyaları ve haber ajansları dünyaya Amerikan'ın içinde bulunduğu çıkmazı güllük gülistanlık haberlerle pompalıyorlar.
Amerikan Çalışma Bakanlığı istatistikleri bürosunun beyanına göre, tarım dışında, ticarete ilişkin maaş bordroları 353 bin gibi bir rakamla zirve yapmış ve tahminlerin yüzde yetmiş fazlasına ulaşmış.
Aynı istatistiklere göre işsizlik de, 3.8 tahmini beklentilerin aksine 3.7 de kalmış.
Haber kaynakları mesleki ve ticari büyümenin sürpriz bir artış yaptığını ve işgücü piyasasının da sağlam ve geniş bir ekonomik büyümeyi desteğe hazır olduğunu aktarıyorlar.
Ukrayna ve Ortadoğu'da savaşlar çıkartarak; Çin ve Hindistan karşısında ecel terleri döken ekonomisindeki yıkımı gizlemeyi sürdüren Amerikan ekonomisinin, Türkiye ve benzeri ülke ekonomilerini derecelendiren kuruluşlarına "nasıl güvenilir" diye soralım!
Siren sesleri ile yürüyen Amerikan ekonomisi battığında bilhassa Türkiye dahil Ortadoğu ülkeleri nerelere evrilir dersiniz?
SOKAK HAYVANLARI SAHİPSİZ METALAR DEĞİL, ULKELERİNİN, COĞRAFYALARIN BİRER ÖGESİDİR
SORUMLULUK İLE HAREKET ETMEYEN YEREL İDARELER SUÇ İŞLİYOR
Önce sağlıklı kısırlaştırma..
Hayvan hakları savunucuları temsilcisi Özge Önder'den yerel idarecilerin hayvan kısırlaştırmaları ihmalleri üzerine çok önemli ve manidar suçlama ve talepleri var.
"Sokak hayvanları lanettayn sokaklardan toplanamaz. Hayat hakları ve doğada yaşam alanları ellerinden alınamaz.
Gelişigüzel göstermelik olarak sokaklardan hayvanları toplamak suçtur. Onları sağlıklı bir şekilde kısırlaştırmadan,
o arka planlarını bildiğimiz, "güya hayvanları koruyoruz" şeklinde gururla duyurdukları barınaklarda ölüme terk edemezsiniz.
Bunlar suçtur.
Düzenli kısırlaştırma yapılır ve ardından hayat alanlarına salınır ve sağlıkları takip altında tutulursa bu en güzeli ve yakışanı olacaktır.
Zaten bu adımların aksi suçtur"
HA ÇOCUK HA BİR HAYVAN ÖLDÜRDÜNÜZ
HİÇBİR FARKI YOK
ONLAR DA KORUNMASIZ
Özge Önder duygu ve düşüncelerini şu cümleler ile ifade ediyor.
"Patili canlarımızın sokaklarda doğal hayatlarını, trafik, kentleşme ve artan insan nüfusu ile ellerinden alıp, onlara cehennem hayatı yaşattık. Halen de giderek bu durum çok daha içler acısı bir şekilde artarak sürüyor.
50 - 100 yıl öncesi hayvanların doğada barınması ile bugünler arasında büyük olumsuz farklar var"
--- Ha bir hayvan ha insan öldürdünüz.
Ne farkı var? -----
BELEDİYELER SUÇLU
"İnsanlık ve teknoloji geliştikçe hayvanları ve hayat alanlarını yok ediyoruz.
Sokaklarda su dahi bulamıyorlar.
Güya barınaklar yapıyoruz. Aslında onlar gerçek misyonu ile yapılmadığı için ölüm evleri.
Oysa yüz yıl önce tabiat hayvanların doğal barınağıydı.
Belediyelerimizin istisnai durumlar dışında, hemen hepsi göstermelik hayvan korumacılığı yapıyor. Rant deseniz kezâ bu sektörde de var.
Barınaklarda hayvanlara bakım mı, eziyet mi var?
Bir gezinti yapın ve görün.
Orada istihdam edilen insanlar acaba hayvan sevgisine sahip mi?
El arabasından kürekle harç atar gibi hayvanlara yemek sallayan iğrenç, sevgisiz ve gaddar insanlar görüyorum.
Lütfen tüm belediye başkanları hayvanlarına gerektiği gibi baksın ve vebâl almasınlar. Onların vebali insanların vebalinden dahi ağırdır"
ANA OKULLU MİNİK ÖĞRENCİYE ŞİDDET UYGULAYAN ÖĞRETMEN ADLİ TAKİPTE
Anne,1000 imza kampanyasını başlattı.
Tuğçe Selmin Koca, anaokul öğrencisi oğluna şiddet uyguladığını iddia ettiği öğretmen ve görevlerini ihmal eden anaokulu yöneticileri hakkında hukukî süreç başlattı.
Hukuk süreci dışında, sosyal medyadan "Şiddete 1000 imza adlı" kampanyayı da başlatan anaokulu öğrenci velisi, oğlunun, yaramazlık yaptığının ortaya çıkmaması adına kendisinden olayı gizlediğini dile getirdi.
Olaya şahit sınıf arkadaşlarının, annelerine, "öğretmenimiz çok sinirliydi, yaramazlık yapan arkadaşımızı yere çarptı" şeklinde olayı anlattıklarını; veli annelerin de şiddet olayını kendisine sorduklarında, bilmediğini ve şaşkınlık ile öfke yaşadığını belirten Tuğçe Koca, derhal hukukî süreç başlattığını ifade ediyordu.
Anne Selin Koca, İstanbul Tuzla Aydınlık Mahallesi Binali Yıldırım anaokulunda gerçekleşen olayda, olay günü, 5 yaşındaki oğlunun şiddete maruz kalışını örtbas için, okuldan arandığını ve kendisine oğlunun masadan düştüğünün söylendiğini belirterek, okul yöneticilerini de suçu örtbas etmekle itham etti.
Darp raporunu alan ve hukukî süreci başlatan anne, imza kampanyasında topluma ve eğitim kurumlarına çağrıda bulunuyordu.
"Gerekli, nitelikli eğitim formasyonunu ve psikolojik şartları taşımayan öğretmen ve rehber öğretmenlere, hele ki anaokul gibi eğitim kurumlarında görev vermeyin. Çocuklarımız şiddete ve travmalara maruz kalmasın. İnsanlarımız çok duyarlı olsunlar"